21 Eylül 2010 Salı

Ah Eric Gerets , Vah Tarık Ongun

         

          Tarih 20 Eylül 2010. Günlerden Pazartesi. Bursaspor Gaziantep deplasmanında , 5. haftanın son maçı oynanıyor. Maçtan önce herşey gayet normal. Galatasaray dışında ki liderlik peşinde koşan takımların hepsi puanlar kaybetmiş ve lider Bursa zorlu Antep deplasmanına çıkıyor. Birçok kişi Bursa'nın da bu maçta puan kaybedeceği görüşünde.
          Ve maç başladı. 56. dakikada Bursaspor'un kazandığı köşe vuruşunu Ali kullandı. Bu futbolcunun ortasını iyi takip eden Ömer kafa vuruşuyla meşin yuvarlağı filelerle buluşturdu. 0-1.
Fakat sonrasında maçın 57. dakikasında Antep tribünlerinden kendini bilmez birkaç kişi yan hakeme yabancı madde atınca orta hakem Deniz Çoban gözlemciyi çağırarak maçı durdurdu.Orta hakem Deniz Çoban yardımcıları ve gözlemci ile birlikte soyunma odasına gitti. Maç çıkan olaylar nedeniyle tatil edildi !!!

          Tarih 25 Ekim 2009. Yer : Şükrü Saraçoğlu Stadı. Dünya'nın en büyük derbilerinden bir tanesi ; Galatasaray-Fenerbahçe maçı. Oyuncular henüz sahada ısınırken şahsiyet yoksunu Cristian , olay çıkarmak amacıyla Arda'yı iteklemiş bu amacında başarılı olmuştu. Hemen sonrasındaysa maçın yardımcı hakemi Tarık Ongun'un başına bir yabancı cisim isabet etti. 
 Başına götürdüğü eli kanlar içinde kalan Tarık Ongun durumu Bünyamin Gezerle konuştu. Ve karar : Devam !!
Yardımcı hakeme bu cisim geldiğinde ve başı yarıldığında maç başlamıştı. Bu olay üzerine maç durdu. Tarık Ongun'un başına dikiş atıldı ve maça devam edildi. 
Peki kim haklı ? ... Ya da kimin canı daha değerli  ?





          Tarih 3 Aralık 2009. Yer Şükrü Saraçoğu Stadı. Fenerbahçe-Galatasaray derbisi oynanacak. Yine maç öncesi ve oyuncuların ısınma anları. Tribünlerden atılan bir pet şişe Galatasaray kalecisi Mondragon'a isabet ediyor. Böyle şeyler artık çok normal karşılanıyor olsa gerek herşey hiçbişey olmamış gibi devam ediyor. Ve maç başlıyor. Maçın ortasında Mondi aniden yerde kalıyor. Kimse ne olduğunu anlamadan birkaç takım arkadaşı mondragon'un yanına geliyor. Olaysa şundan ibaret ; Fenerbahçe tribünlerinden bir ses bombası Mondragon'a atılır. Ve Mondragon maça duyma yeteneğini geçici olarak kaybetmiş olarak devam eder. Evet maç(a) devam eder !!
          Fenerbahçeli taraflarsa durumdan artık iyice yüz bulmuş olacaklar ki bu kez rota Eric Gerets'e döner. Gerets , Galatasaray teknik direktörü Fenerbahçe tribünlerinden atılan bir cisimle alnından yaralanır. Gerets maça alnındaki bu yara ile devam eder. Peki acaba Belçikalı bu adam bu maçta yere yatıp kalkmasaydı. Sonraki gün valizini bavulunu toplayıp ülkesine can güvenliği olmadığı nedeniyle ülkesine dönseydi. Kim ne diyebilirdi ?
          
          Tarih 6 mayıs 2001 . Yer malum stad. Taraftar malum taraftar. Fenerbahçe-Galatasaray derbisi.  Maça Fenerbahçe taraftarı inanılmaz hazırlıklı gelmişti. Maç sırasında Galatasaray taraftarlarının bulunduğu tribüne yanlışlıkla (!) içi sıvı dışkı ve at pisliği dolu balonlar atmışlardı.

          Ben geriye dönüp baktığımda bu türlü birçok olay görüyorum. Fakat zihnimde tatil edilmiş bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisi henüz yer bulmuş değil. Ve ne de maçtan sonra verilmiş caydırıcı cezalar.
          Peki acaba ASY'de hiç mi olmadı bu durum. Evet bir maçta sahayı pet şişe yağmuruna tutmuştu Galatasaray taraftarı. Ceza mı ? Ligin ilk 10 haftası taraftarından yoksun oynayan bir Galatasaray !!

19 Eylül 2010 Pazar

Fenerbahçe: 1 1: Beşiktaş

          Fenerbahçe:1-1:Beşiktaş
          Ve derbi oynandı. Beşiktaş Fenerbahçe deplasmanından 1 puan aldı. Bir futbol maçında tabela da hernekadar beraberlik yazması gibi bir ihtimal bulunsa da aslında futbolda beraberlik yoktur. Takımlardan birtanesi mutlaka kazanır. Bugünün kazananını belirlemekse maçtan önce skoru tahmin etmek kadar zor. Bunun için öncelikle maçın öncesini ve maçı incelemek gerekiyor.

1-) İlk olarak maç öncesi Fenerbahçe'nin taraftar artısı özgüven eksisi vardı. Aynı şekilde BJK ın özgüven artısı fakat taraftar eksisi bulunuyordu.
2-) Fenerbahçe'ye maçtan önce mutlak bir galibiyet gerekiyordu. Berabere kalırsa evinde oynadığı bir derbiden 3 puan şansını yitirmiş olacağı gibi aynı zamanda Galatasaray'dan 2 Beşiktaş'tan 3 puan geriye düşecekti. Öyle oldu. Beşiktaşsa kaybederse rakipleriyle aynı puana gelecek berabere kalırsa ise sadece rakiplerini kendine yaklaştıracaktı. Zira Beşiktaş'ın da üzerinde bulunan rakipleri haftayı puan kayıplarıyla kapattılar. 
3-)BJK Saraçoğlun'da Fenerbahçe'ye karşı oynarken Galatasaray kadar zorlanmıyor. Bu Fenerbahçe orada 3 puan almak için biçilmiş kaftandı Beşiktaş bu şansı değerlendiremedi.
          Bu açılardan bakacak olursak derbinin kazananı kesinlikle BJK gibi görünüyor. 
          Fakat benim burda belirtmek istediğim birşey var . BJK'ın maçtan karlı çıkmasının bir nedeni büyük bir farktan kurtulmuş olmasıdır. Maç önce yazdığım yazıda Beşiktaş'ın diğer takımlara oynadığı gibi tek ön libero ve aşırı ofansif bir anlayışla sahaya çıktığında tarihi bir fark yiyebileceğini yazmıştım. Beşiktaş 2 önlibero ile çıktı maça. Buna rağmen erken bir gol ile geriye düştü. Sonrasındaysa Fenerbahçe bırakın bu maçı kazanmayı kendisine inanılmaz moral verecek belkide lig için raya sokacak bir ''fark'' fırsatını kaçırdı. Gökhan Gönül , Niang (2) , Alex inanılmaz pozisyonlar kaçırdılar bunları gole çevirseler -ki hepsi de mutlaka atılması gereken , atılabilir gollerdi- Fenerbahçe henüz ilk yarıda farkı 4 e taşımış olabilirdi. 
          Fenerbahçe'nin bir derbide üstelik evinde oynadığı bir derbide böylesine pozisyonları kaçırmış olması da ayrıca şaşırtıcı bir durum. Galatasaray maçını merakla bekliyorum.
          Maçtan önce yazdığım 11'de ilerde Bobo'nun oynacağını göstermiştim. Oysa Schuster Nobre'yi seçti. Bu benim açımdan bakıldığında Schuster için bir hataydı. Ve artık ilk 11 için Nobre'yi tercih etmeyeciğini düşünüyorum.
          Maçta en beğendiğim isim ise Guti oldu. Ali Ece'nin değimiyle ''Guti bazen krampon giymiş Mozart gibi'' Galatasaray'la adı geçmiş olmasına rağmen alınamamış olması ayrıca üzücü bir durum.    

Fenerbahçe - Beşiktaş Derbisi

          2010-2011 sezonunun ilk derbisi var bu gece. Fenerbahçe-Beşiktaş maçı.
          Lig bu sezona çok farklı çok enterasan başladı aslında. Henüz 5. hafta maçları oynanırken Galatasaray ve Fenerbahçe 2 Beşiktaşsa 1 mağlubiyet almış durumda ve bu gece bu 2 takım bu zorlu maça çıkıyorlar. Fenerbahçe'nin lig başından beri yaşadığı formsuzluk , Beşiktaş'ın savunma problemleri maçın Saraçoğlunda olması tahmini çok zorlaştıran durumlar. Fakat buna rağmen Fenerbahçe'nin derbiyi kazanacağını ve FB , GS , BJK ın 5. hafta itibariyle 3 galibiyet 2 mağlubiyet ile aynı çizgiye tekrar geleceklerini düşünüyorum.

1-) Fenerbahçe Beşiktaş'tan çok daha zor bir durumda. Şampiyonlar liginden ve hemen ardından UEFA Avrupa Liginden kendisinden daha kalitesiz takımlara elendiler. Kocaman'ın durumu tartışılır hale geldi. Taraftarı memnun değil. Artık Aziz Yıldırım bile tehlikede. Fenerbahçe'nin bu galibiyete Beşiktaş'tan çok daha fazla ihtiyacı var. 
2-)Maçın Şükrü Saraçoğlunda olması Fenerbahçe için büyük bir avantaj. Taraftarının desteği arkasında olacaktır. 
3-)Galatasaray , Fenerbahçe , Beşiktaş ve Trabzonspor ligde ne durumda olurlarsa olsunlar , performansları nasıl olursa olsun. Birbirleriyle oynayacakları zaman herşey çok başka bir hal alır. Adeta farklı takımlar olup çıkarlar. Psikolojileri bu durumda çok önemlidir. Ve bu derbi psikolojisinde bir gerçek var ki o da ; bunu en iyi Fenerbahçeli oyuncuların becerdiğidir. 
4-)Beşiktaş sezona başladığından beri ilk kez bu kadar iyi bir takımla oynayacak , yavaş savunma oyuncularının cezasını bu maçta çekebilir.CSKA maçı için çok zor olacak Beşiktaş yenmek istiyorsa ilk golü kendileri atmalı ve şansa ihtiyaçları var ama bunu başaracaklardır demiştim. Fakat bu kez CSKA' dan daha iyi çok daha kaliteli oyunculara sahip Fenerbahçe ile oyanayacaklar. Bu kez kazanamayacaklarını düşünüyorum.

          Bugün oyun gidişatı ve özellikle Beşiktaş'ın maça çıkacağı kadro birçok şeyi belirleyecektir. Bir skor tahmini yapmak gerekirse ben 3-1 yada 3-2 gibi bir Fenerbahçe galibiyetini düşünüyorum. Fakat bugece Fenerbahçe takımı eğer iyi başlar ve erken bir gol bulursa maçtan sonra bu iki takım rolleri değişmiş olabilir. Fenerbahçe tarihi bir galibiyet alıp inanılmaz bir moral ile yoluna devam edecek hale gelirken BJK takımı bir çöküntü içine girebilir. Schuster bugün bunu mutlaka düşünecek ve maça önde basarak başlamayacaktır. Beşiktaş büyük bir ihtimalle sahaya şu şekilde çıkar.
 Schuster 6 savunma oyuncusuyla geriyi sağlamlaştırıp Qaresma Guti ve Nihat'ın etkinliğini kullanarak hem bu oyuncularıyla hem de Bobo ile gol bulmaya çalışacaktır. Fakat burada Nihat-Qaresma-Bobo üçlüsününün geriye yardım etmeyen oyuncular olduğunu düşünürsek ileri ve geri oyun arasındaki bağlantıyı Guti sağlayamaya çalışacak. Yani Box to box denen bir tipte oynamaya çalışacaktır. Önemli olan Beşiktaşlı Gutinin bu 90 dakikayı çıkarıp çıkaramayacağı. Benim görüşüm Guti bu maçı kaldıramaz ve 60. dakikadan sonrası Beşiktaş için zor geçebilir. Tabi bu dakikalara kadar maçın nasıl bir durumda devam ettiği çok önemli. Öyle bir maç ki ilk saniyesinden son saniyesine kadar gelişecek her olay sonucu etkileyebilir.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Futbol Takımlarının Şehirleri 1 (Real Sociedad-San Sebastian)


          Real Sociedad takımının şehri .. İspanyol incisi San Sebastian ...

          Öncelikle kısaca Real Sociedad takımını tanıtalım. Sociedad İspanya'da Bask bölgesinin bir futbol takımıdır. Mavi beyazlı ekip 1909 yılında San Sebastian şehrinde kuruldu. Ligin en inişli çıkışlı grafiğine sahip takımıdır. Şu anda İspanya'da Segunda Division'da mücadele eden ekip bir dönem uzunca bir süre Real Madrid ile şampiyonluk yarışı sürdürmüş fakat sonunda kazanan Madrid ekibi olmuştu. Şampiyonluk mücadelesi verdikleri bu dönemde takımın en önemli oyuncularından biride Nihat Kahveci idi. 2002-2003 yılında kadrosunda performansının en üstü seviyesinde olan Nihat , Kovacevic , Xabi Alonso gibi oyuncuları barındıran Bask takımı daha sonra bu başarıyı sürdüremedi. 
          Real Sociedad takımının bizim için önemli ve sempatik olan yanıysa daha önce birçok kez kadrosunda Türk oyunculara yer vermiş olmasıdır. Nihat Kahveci , Arif Erdem , Tayfun Korkut ve Necati Ateş daha önce Sociedad için oynamış futbolcularımızdır. 


          Ve bu takımın ve aynı zamanda İspanya'nın en güzel şehirlerinden bir tanesi. San Sebastian şehri.
          San Sebastian şehri İspanya'nın Bask bölgesinde 1014 yılında San Sebastian manastırı çevresinde kurulmuş bugünse 180.000 nüfusa sahip Sociedad'ın evi.  San Sebastian şehri İspanya'nın turistik şehirlerinden bir tanesi. Ve aslında bu durumu Kraliçe II. Isabella'ya borçlu. Kraliçe Isabella San Sebastian şehrini o kadar beğeniyordu ki yazlık şehri haline getirdi ve yazlarını burada geçirmeye başladı. Bunun üzerineyse İspanyol aristokratların bütün ilgisi bu sebeple San Sebastian'a kaymış oldu.
          En eski şehirlerden biri olan San Sebastian şehri tarihinde birçok dönemine İspanya adına tanıklık etmiş bir şehir. Castilla Krallığı ve Fransa tarafından işgali , Anglo-Portekizlerin işgalden kurtarması fakat bu kurtarış zamanında şehrinde harap olması. Sonrasındaysa Kraliçe'ye yazlık olması. 


        
           Her yıl 20 Ocak tarihinde Tamborrada adlı bir festival vardır. Belediye Başkanı şehrin eski kısmı olan "Parte Vieja"da şehrin bayrağını göndere çeker ve 24 saat boyunca şehirde davul sesleri duyulur.
           Her Ağustos ayında ise "semana grande" "büyük hafta" kutlanır. Bask mutfağının önemli bir parçası olan Pintxos, San Sebastian restoranlarının en önemli yemeklerindendir.
          Uluslararası San Sebastian Film Festivaline de evsahipliği yapar.
          Görsel olaraksa harika bir şehirdir San Sebastian. Halkı kumsalını deniz kabuğuna benzettiğinden kumsalın adına da aynı anlama gelen La Concha ismini vermişler. Kumsalının tam karşısındaysa İspanya'nın incisi olan San Sebastian'ın incisi olan bir adacığı bulunur.
          Şüphesiz ki bir şehri güzel kılan en önemli özelliklerden biride mimarisidir. San Sebastian şehri de tarihi bir şehir olmanın verdiği bir durumla hoş bir mimariye sahiptir. Okyanusa nazaran pek de ilgi görmeyen ve şehirden geçen nehirin etrafında İspanyol mimarisine ait birçok bina süsler Real Sociedad takımının şehrini. Şehrin neresinde bulunursanız bulunun , başınızı hangi yöne çevirirseniz çevirin harika bir manzara karşılar sizi. 
          Sociedad takımının mabedi olan bu şehir sportif açıdan da birçok çalışma da bulunuyor. Real Sociedad gibi bir futbol takımına sahipler. Ayrıca Gupizcoa Basket adlı bir basket takımı vardır.Ve şehirden pek çok sportif yarışma düzenlenir.













17 Eylül 2010 Cuma

Messi'nin ''Maradona Golü'' Hikayesi



       '' 1986 Dünya Kupasını canlı izleyememek... Benim için hayata çok geç gelmek anlamına geliyordu. 
          Çocukluğum ve gençliğim boyunca bana futbolu sevdiren ve hayranlıkla izlediğim , tekrar tekrar sürekli seyrettiğim bir maç. Arjantin-İngiltere Çeyrek Final maçı ! Kahramanım , idolüm olan Maradona'yı tanıma fırsatı bulduğum maç... Diego Armando Maradona.. 1986 Dünya Kupasın'da çeyrek final maçında İngiltere'ye karşı maçın 55. dakikasında orta sahadan aldığı topu 6 kişiyi çalımlayarak filelerle buluşturmuş. Babamdan hikayesini binlerce kez dinledim... Aynı golü belki milyonlarca kez tekrar tekrar izledim. Rosario'da arkadaşlarımızla oynadığımız futbol maçlarında hep aynı golü atmaya özenir bunun için uğraşırdım.  Hatırlıyorum da Newell's Old Boys altyapısında oynareken birçok kez bu hevesim yüzünden uyarılırdım.
          Bugün artık birçok hayalime henüz bu yaşımda ulaşmış dünyaca tanınan ve Barcelona gibi bir takımda önemli düzeyde bir futbolcu konumundayım. Her nekadar Newell's Old Boys altyapısında Maradona'nın o topla dansına ne kadar özeniyor olsam da artık profesyonel bir Barcelona futbolcusu olarak bu kadar sorumsuz oynayamam. Futbol 11 kişilik bir takım oyunu ve Maradona'nın yaptığı benimse en büyük hayalim olan o gol 1 kişinin 10 kişi gibi oynamasını gerektiriyor. 
          Maradona'nın attığı o golün aynısını atacak yeteneğe sahip olduğumun inancındayım ancak onun Arjantin-İngiltere maçında attığı ''Tanrı'nın Eli'' golünde ki gibi bir futbol şansına ihtiyacım olduğu da kesin.
       - Hey Messi. Ha llegado el momento (Vakit geldi)
       - Voy a Xavi  (Geliyorum)
          18 Nisan 2007 İspanya Kral Kupası Yarı Final'in de ilk maçımız.Getafe ile oynuyoruz. Hayatımda kendimi gol sevinçlerimle birlikte en mutlu hissettiğim an Barcelona şehrinde kendi mabedimiz de oynadığımız maçlarda sahaya çıktığımız anda gördüğüm görüntü. Nou Camp... Gerçek bir mabed harika bir yer. Bir staddan çok daha fazlası burası benim için. Kendimi evim kadar rahat hissettiğim yer. Bugünse amacımız Getafe karşısında ilk maçta iyi bir skor alıp Kral Kupasında Final'e yükselmek.
          Maça iyi başladık. Barcelona benim golümle öne geçti. Golü erken bulmamız bir sürpriz yaşamamamız için önemliydi. Herşey çok iyi gidiyordu bu maç için. Oysa bu hayatımın maçı haline gelecekti.
         Maçın hemen hemen yarım saati geçmişti sanırım.Orta saha çizgisinin sağındaydım.. Maradona'nın golünde topu aldığı yer... Tam da ben aklımdan bunu geçirdiğim anda Xavi topu bana attı. Topu sağ ayağımla yumuşattım. Nedenini bilmediğim bir heyecan doldu içime. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki sesini Getafe'li oyuncular dahi duyabilirlerdi. Oysa benim için en iyi özelliğimdir topla hareket ederken heyecanlanmamak. Ama bu kez anlam veremediğim bir şekilde farklı bir durumdu yaşadığım. 
          Topu yumuşattığım anda birden Rafael Lopez ve Mane bana doğru hareketlendiler. Artık heyecanımı yenip oyuna konsantre olma vaktiydi. Önce Lopez'e  sağa doğru hareketlenecekmişim hissi verip topu sol ayağımla çektim.Bir çırpıda arkamda kalmıştı. Fakat sağımdan Mane bana doğru geliyordu ve bende bunu hissettiğim anda hızımı arttırdım. Mane devam edeceğimi düşündü fakat topu tekrar sola doğru çektim ve Mane'yi de geride bıraktım. O an topla o kadar hızlı hareket etmiştim ki bir anda kendimi Getafe ceza sahasına yaklaşmış olarak buldum. Tam bu anda bu golü kendim atmaya karar vermiştim. 
          Attığım her adımda , topun önümde ilerleyişini her görüşümde ve Getafe kalesine yaklaştığım her santimetre de heyecanım katlanıyordu. Artık hissediyordum bu sıradan bir gol olmayacak. Manu bir türlü peşimi bırakmamış , yılmamıştı ama bu işi buraya kadar getirmişken , bu durumdayken artık kimse bana engel olamazdı. Bir anda 3 oyuncunun arasında buldum kendimi Manu kayarak topu almaya çalıştı ama tekrar sola çektim sonunda ondan kurtulmuştum ki bir anda bir diğer Getafe'li Cortes çıktı karşıma. Birden düşündüm saliselik bir an ve ani bir bilek hareketiyle bu kez sağa çektim topu. Sanki sahada Barcelona'lı kimse yoktu benden başka her yer Getafelilerle doluydu ve sanki hepsini geçmeme rağmen hep yenileri gelecekmiş gibi hissediyordum. Ama evet futbol bir takım oyunuydu ve o gol için tekbaşınıza takım olmalıydınız. Bugün bütün Barcelona bendim , bugün Maradona ben olmalıydım. 
          Aniden bitti bütün Getafeliler ve işte mutlu son dediğim anda Getafe kalecisi Ustari açıldı ve adeta bütün kaleyi kapattı. O an futbola Rosario sokaklarında başladığım günden bu yana ilk kez kaleye vurmaktan korkmuştum. Bu pozisyon gol olmalıydı. Onu da çalımlamaya karar verdim. Topu sağa doğru çektim ve sanki kale o an oraya konmuşcasına karşımda belirdi. Artık vurma zamanı gelmişti. Açım iyice daralıyordu ve açımı daha fazla kaybetmeden topa vurdum. Geriye sadece topu izlemek kalmıştı. Kafamı kaldırdığım anda Getafeli Licht'in topa doğru yatarak hamle yaptığını gördüm. Birden bir korku kapladı içimi buraya kadar gelmişken , bu hayalime bu kadar yaklaşmışken herşey bitiyormuydu yoksa ? Fakat topun Licht'i de geçtiğini gördüğüm anda korku ve heyecan hepsi yerini bir sevince bırakmıştı. 
       - Gooool ! He sido capaz de !!! (Başardım , yaptım)
          Aklıma ilk gelen çılgınca Barça taraftarına doğru koşmak oldu. Bu benim günüm , benim maçım olmuştu. İnanılmaz mutluydum. Bu benim için o kadar büyük bir hayaldi ki diğer bütün takım arkadaşlarımın gelip benle böylesine çok sevinmesini , Barcelona taraftarının çılgınca sevincini gördüğüm anda ancak tam manasıyla inanabildim. Tribünün yanına geldiğim anda herkes yanımdaydı. 
          İlk olarak Deco'nun sarıldığını gördüm ve başımı kaldırdığımda Puyol beni alkışlıyor bütün Nou Camp çılgınca seviniyor ve gülümsüyordu. Artık Maradona Messi , Messi Maradonaydı benim için ve atılacak tek bir gol kaldı. 'Tanrı'nın Eli'  ''    

16 Eylül 2010 Perşembe

İşin Yaş.. Beşiktaş


               
             Beşiktaş:1 0:CSKA Sofia
          Maçın 90. dakikasına kadar her an Beşiktaş golü atıp maçı alabilir diyordum. 90. dakika da artık bu maçın berabere biteceğine inandığım anda Beşiktaş Ernst sayesinde golü buldu ve maçı kazandı.
          Maçtan önce yazdığım yazıda söylediklerimse Delev'in oynayacak olması hariç tamamıyla gerçekleşti. Beşiktaş en azından devre arasında savunmasının bu yavaşlığına bir çare bulamazsa ben bu yıl hem Avrupa'da hem de ligde istediği başarıyı sağlayamacağı görüşündeyim.Şüphesiz izlenmesi en çok keyif veren takım şu an siyah beyazlılar ama futbol gerçeğine dönersek Avrupa'nın sıradan takımlarına dahi zorlanacaklardır bu gece olduğu gibi.

         CSKA takımı maç boyunca 6 kez ofsayta yakalandı. Bu 6 ofsaytın %90 ında eğer rakip forvetler hamlelerini doğru zamanda yapabilselerdi Hakanla karşı karşıya kalmaları işten bile değildi. Beşiktaş'ın asıl rakipleri bu durumdan çok daha iyi yararlanacak oyunculara sahip olacaklardır. Allah'tan bu maçta şans Beşiktaş'tan yanaydı ve maçı kazanmasını bildiler. 
       Maçın Adamı
          Hakan Arıkan... Kendisini inanılmaz geliştirmiş bir kaleci.. STSL de şu an Onur ile birlikte beni mest eden kalecilerden biri. Bu gece oynanan maçta da çok beğendim Hakan'ı .. Beşiktaş en akıllıca transferlerini zamanında Hakanı ve bu yılda Cenk i alarak yapmış gibi görünüyor.
          Günümüz de kaleciler attıkları gollerle dahi gündeme gelirken , şüphesiz topu oyuna sokmakta kaleciler için en önemli özelliklerden bir tanesi. Hakan sadece iyi yer tutmakla takımının savunmasına dahi yardım etmekle , başarılı kurtarışlarla değil aynı zamanda topu oyuna sokma başarısıyla da beğendiğim bir oyuncu. Takip ettiğim birçok pozisyonda topu öylesine göndermek yerine akıllıca kullanmayı tercih etti. Beşiktaş'ın birçok maçta kurtarıcısı olabilir bu yıl. Gecenin en beğendiğim ismiydi Hakan Arıkan...
          Beşiktaş'ın bu gece taraftarını sıkıntıya soktuğu , beğenilmeyeceği bir gerçek.. Bu durum içerisinde benim Hakan'dan sonra en başarılı bulduğum oyuncular golü atan Ernst ve Guti oldu. Her ikiside basit ve akıllı oynadılar.Sonunda golde de ikisinin imzalarının bulunması futbolun adaleti olsa gerek !
        
       Roberto Hilbert
          Hilbert ligde hocası Schuster'den pek şans bulamayan bir futbolcu.. Schuster kendisine bu maçta bir fırsat verdi. Aslında Hilbert'in bu fırsatı değerlendirmesi için biçilmiş kaftandı bu maç. Ama olmadı ! Beşiktaş'a geldiğinden beri bende soru işaretleri yaratan bir futbolcuydu ve bugun artık Hilbert'in Beşiktaş'a yararlı olamayacağı görüşündeyim. Schuster'de artık kendisine pek şans vermeyecektir. Bir oyuncuyu bir maçla değerlendirmek hernekadar doğru olmasa da eğer bu ''bir maç'' size verilmiş bir fırsatsa ve siz bunu değerlendiremiyorsanız o zaman söylenecek pek de birşey kalmamış demektir. Hilbert birçok pasta zamanlama hatasıyla topu kaybetti. Merak edip saydım maç boyu ancak 3 başarılı orta yapabildi.
          Öyle görünüyorki Roberto Hilbert'i de Türkiye'ye gelip hemen sonrasında gönderilmiş oyuncular arasında görmemiz yakındır.
       Rodrigo Tabata 
          Kendisi için söylenecek pek de söz yok. Benim beğenmediğim Beşiktaş'a da yakıştıramadığım bir oyuncu Tabata. Belki bu yüzdendir ama onunla ilgili  dikkatimi çeken tek nokta pas ve tercih hataları yapmasına rağmen aynı pozisyon içindeki takım arkadaşlarını uyarması onlara laf etmesi oldu. 2 pozisyon dikkatimi çekti. İlk yarı da solda İbrahim Üzülmez'in bomboş olduğu durumda pas yerine şutu tercih etmesi ve yine ilk yarıda orta şut kararsızlığında kalmış sarhoş bir top. Ama ne hikmetse Tabata her 2 pozisyonda da diğer takım arkadaşlarına suç bulur tavırdaydı.

          Öyle ya da böyle Beşiktaş ilk maçını verilmeyen apaçık bir penaltıya rağmen kazasız belasız atlattı. Bizim gördüklerimizi ve çok daha fazlasını Schuster mutlaka görmüştür ve gereken çözümü bulmaya çalışacaktır. 
         
          Haftasonu çok daha önemlisi , çok daha zoru var Beşiktaş için. Bu kez taraftarı da yanında olamayacak ve Sofia dan çok daha kaliteli bir takımla oynayacak. Ben Fenerbahçe'nin galibiyetle ayrılacağı görüşündeyim. Ama onları da olumsuz etkileyecek olan üzerlerinde bulunan ağır baskı olacaktır. Maçın hakemi Çakır'ın maçla ilgili olan dileklerini biz de paylaşıyoruz.''Umarız seyir zevki güzel , zevkli bir maç olur''




Not: Maç istatistikleri UEFA'nın sitesinden alınmıştır.

Beşiktaş-CSKA Sofya

             Beşiktaş-CSKA Sofya
      Avrupa'da kalan 2 temsilcimizden biri Beşiktaş bu akşam çıkıyor düşler sahnesine...
      Benim açımdan haftasonu oynayacakları Fenerbahçe derbisinden önce ilk ciddi sınavları bu maç.. 
      Seneye 2 büyük oyuncu transferiyle başladılar. Quaresma ve Guti transferleriyle taraftarını coşturan ve arkasına büyük bir destek alan , büyük beklentileride beraberinde getiren bir durumun içinde Beşiktaş.  Beşiktaş taraftarı uzun bir sürenin ardından ilk kez bu sezon bu kadar heyecanlı ve başarı bekler halde. Şüphe yokki beklentileri hem ligde şampiyonluk hemde Avrupa'da en az Çeyrek finale kadar yükselmek olacaktır.
     Benim düşüncem Beşiktaş bu yıl Avrupa'da ilk ''üst düzey'' maçında bir hüsran yaşayacaktır. Lig başladığından beri böyle düşünüyorum. Çünkü Beşiktaş Qaresma Guti ve bu oyuncuların etkisiyle performasını arttıran Bobo sayesinde oyun içinde sürekli baskılı oynuyor ve bunun sonucu olarak da rakiplerine savunmayıda ilerde yapıyor. Ofsayt taktiği uyguluyor. Böyle bir savunma anlayışı taşıyan bir kulüp hızlı savunma oyuncularına özellikle stoperlere ihtiyaç duyar. Tam da burda Beşiktaş ın o büyük eksiği ortaya çıkıyor. Stoper özelliklerini beğendiğim ama hızlı olmayan Ferrari ve yine hızı düşük olan Sivok bu yıl yüksek düzey rakiplerle oynarken Beşiktaş ın başına büyük dertler açacaktır.

                     Spas Delev                                                               Cillian Sheridan

   CSKA Sofya da forvet mevkiinde büyük ihtimalle Spas Delev bulunacaktır. Belaruslu 22 yaşında bir oyuncu. Karşısındaysa 31 lik ferrari olacak. Hernekadar hakkında pek bilgiye sahip olmasakda genç oluşu heyecanı hırsı ve kendisini gösterme arzusu içerisinde Beşiktaş savunmasını zorlayacaktır.  Ayrıca yine ilerde Cillian Sheridan da dikkatle izleyeceğim oyunculardan birtanesi Celticden transfer ve henüz 21 yaşında. 
  Görüldüğü gibi çok genç bir takım CSKA ve Türk takımları bu gibi genç takımlar karşısında tecrübeli oyuncularını kullanabilen bir yapıya sahip değiller. Bunun son örneğini Belçika ile oynadığımız maçta gördük. Birçok pozisyonda savunma oyuncularımız genç Lukaku karşısında zorlandılar. Bu gece beni en telaşlandıran durumlardan biri işte bu 2 genç oyuncunun yavaş Beşiktaş stoperlerinin arkasına sarkması olacaktır. Beşiktaş baskılı bir oyun oynayacak CSKA ise kontra ataklarla sonuca gitmeye çalışacaktır. Ve eğer ilk öne geçen taraf CSKA olursa bu gece bir İnönüde bir hüsran yaşayabiliriz.

   Bir diğer büyük tehlike ise duran toplar !!

  Türk futbolunun bir türlü çözüm bulamadığı büyük problemi duran toplar. Milli takımlardan kulüplere her takımımıza bulaşmış bir hastalık duran toplardan gol yeme hastalığımız. CSKA nın savunma oyuncuları kontrak futbolunun yanısıra kornerlerdede ve duran toplardada Beşiktaş kalesini yoklayacaklardır. 

  Nitekim Beşiktaş için bence zor gecelerin ilki ama burdan galibiyetle çıkacak güce sahipler. Üstelik arkalarında büyük bir taraftar desteği olacak. Çok daha zor olanı haftasonu Fenerbahçe ile oynayacakları maç olacak. Bu akşam dikkatli davranır ve ilk öne geçen taraf olurlarsa Bulgaristan temsilcisini evine eli boş yollayacaklarıdır.